Nasıl giriş yapacağımı hiç bilemiyorum. Bloga da epey uzun
zamandır yazmadım. Sezona başlayan kadro 3 kupayı kaldıracak genişlikte ve
sistem etrafında kuruldu. Önce Domercant-Göksenin’in kaybedilmesi, sonra
mali problemler, Hawkins-doping olayı derken basketboldan soğudum. Artık elde
tek lig kaldı bunun için takım, konsantrasyonunu tamamen bu kulvara
yönlendirmiş. Galatasaray’a, oyunculara, takıma sonuna kadar güveniyorum. Bugün
bir milat olsun herkes adına, biraz gülmek bizim de hakkımız.
Yavaştan maça geçelim, teknik detaylara girmeden önce de yazıyı
bölmeden Oktay Mahmuti konusuna giriyorum. İlk olarak Oktay Hoca’nın itiraz
ettiği pozisyonda haklı mıydı, yoksa değil miydi bilemiyorum. Maçın gidişatını
değiştirmeyecek bir pozisyona bu kadar itiraz edilmeye gerek var mıydı, kendimi
onun yerine koyamadığım için bunu da bilemiyorum. Olay haklı veya haksız olması
değil, baselina’a kadar koşup hakemi rencide edecek harekette bulunduğu için
tekniği alması doğru, ardından çıldırıp ağzına geleni söylemesi sonunda 2. teknik
ve oyundan atılması tartışılmaz, taraftarın da buna tepki göstermesi son derece
doğru. Oktay Mahmuti’yi çok severim, Anadolu Efes’in başarılı olmasını
istemesem de onun başarılı olmasını isterim. Ama ismi Fatih Terim olmayan hiçbir
antrenör ordan o davranışlarla güzel şekilde uğurlanamaz. Galatasaray taraftarı
2 iyi koç için sezon başından beri bölünmeler yaşamıştır ama bugün sonuna kadar
haklıdır.
Burayı da hallettiysek maça dönelim. Galatasaray neleri iyi
yaptı?
-Ergin Hoca maç sonunda Markoishvili’yi bu maça özel olarak
hazırladığını söyledi. 5.dakikanın sonunda 3 faulle kaybettik, zaten 8 kişi
olan rotasyonumuz onu da kaybetmemizle 7 kişiye düştü. Hakemlerin, özellikle
Rüştü Nuran’ın daha ilk pozisyonlardan kontrolü kaybettiğini görüyoruz. Burdan
bağlayacağım nokta şu; ‘İyi hakem yoktur, az kötü hakem vardır’
-Maçın başlarında Semih’i kullanarak başladılar, 4 kez alçak
postta topu onla buluşturdular. Aslında bu plan iyi başladı. Semih 2 faul, 1
basket çıkarttı oradan. Ama işte Semih, benim basketbol görüşüme göre maç
boyunca güvenilmeyecek oyuncular arasında ilk sıradadır.
-Carlos Arroyo’nun Kazan ve Fenerbahçe maçlarında kötü
oyunundan ziyade bir isteksizliği vardı. Kötü oyuna razıyız, herkesin kötü
zamanları olabilir. Bu maçı alacaksak zaten 3 pozisyon için 4 oyuncumuzun
olduğu takımda onun bu hal ve tavırlarını kaldıramazdık. Maç öncesi
ayakkabılarını değiştirmiş (basketbolcu adama beyaz ayakkabı çok daha fazla
yakışıyor) umarım isteğini de değiştirir demiştim, bunu yaptı Carlos. Maçı
gerçekten istediğini daha ilk dakikadan itibaren gösterdi. Geçen sene Jamon’a
yaptığı tarifeyi bu maçta da Farmar’a yaptı, pazara yollayıp 11-11’den sonra
9-0 serinin baş mimarıydı.
-Marko’nun kaybedilmesinden sonra Macvan’ı 3’e çektiğimizi
gören Oktay Mahmuti anında alana döndü. Macvan ilk şutunu kaybetse ona karşı
çok yukarılara çıkmazdı Efes ama ilk şutu soktuktan sonra alçakta top alan
oyunculara daha fazla alan açıldı. Macvan da beni utandırdı ne yalan
söyleyeyim. Tutmayacağını düşünüyordum bu denemenin. Ama burda Ergin Hoca’yı da
tebrik etmek lazım. Maça iyi başlayan Furkan’ı kaybetme riskine rağmen bir
hamle yaptı. Şutu zayıf olan Macvan’ı sahada tutmak zorunda olduğumuz için şutu
olan N’dong’u sahaya sürdü. N’dong Efes
uzunlarına karşı hem kalın kaldı, şutuna çıkamadılar hem de tecrübe olarak
ezdi. Galatasaray’a geldiğinden bu yana en verimli maçını çıkardı. Bu 3 uzunlu sistemin sonunda da tüm uzunlarımız toplam 40'a yakın ribaunt aldı ki sanırım bu sezon için bir ilk bu.
-Maç sonu istatistiğinde 13 asist olarak gözüküyor. Ama
takım maçın ilk 2.5 periyodunda topu iyi çevirdi, Engin’in de olaya dahil
olmasıyla birlikte sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkardı. Anadolu Efes gibi işin
savunma kısmında Real Madrid’i 72’de tutan bir takıma ilk yarıdan 49 sayı
attılar. Ki maçın içersinde iki kere 9-0, bir kere de 10-0 seri yakalandı. Burada
Engin hakkında konuşmamak olmaz. 3 maçtır inanılmaz performanslar sergilemekle
kalmıyor, Carlos ile birlikte liderliği paylaşıyorlar. Sezon içinde başta Ergin
Hoca’ya serzenişlerde bulunuyordum, sonra sorunun Engin’de olduğuna karar
verdim. Daralan rotasyon ile beraber iki tarafta birbirinin elinden tuttu ve
ortaya bu çıktı. Kısa rotasyonunda yerlilerden fazla verim alamadığımız için Engin
Atsür’ün performansı, bizim play-off ve büyük maçlarda neler yapacağımızı
belirleyecek. Ümit ediyorum ki Jamont geldikten sonra yine bu süreleri alsın,
bu katkıyı versin.
-Hoca hakkında olumsuz konuşabileceğim tek konu sanırım mola
olacak. Hoca farkın azaldığı veya rakibin öne geçtiği anlarda takımın
göstereceği reaksiyona güvenerek molaları almakta gecikiyor. Bu durum bu maçta
yaşanabilirdi, ama Efes boş şutların bazılarını sokamadı veya devreye periyot
bitimleri girdi.
-İşin Anadolu Efes kısmına bakacak olursak, Farmar’ın sayı
liderliğini aldığını görüyoruz. Ama takımını erken hücum ettirerek, maçın
bitimine daha 15 dakika varken hücum süresinin ilk 8-10 saniyesinde ‘ya tutarsa’
atışları yaptırdı, takıma da bu durum sirayet etti. Değişmeli alan savunması da
onların kafasını karıştırdı. Oktay Hoca basın toplantısına katılamadığı için
Recep Hoca’nın yenilginin nedeni hakkındaki konuşması neden bu sene 0-3
yaptıklarını özetliyor. Recep Hoca kendi ritmimizi bulamadık, onlara ayak
uydurduk diyor, ancak 3 maçtır bu duruma çare bulamayan Efes staff’ı bana göre bu
mağlubiyetlerin baş sorumlusudur. Hele ki rakibin 7 kişi mücadele ettiği bir
maçta cebinden farklı bir silah çıkmazsa, akıl oyunlarına yenik düşersin. Bu
durum bir çok sporda böyle zaten. Bu sistemler sezon içinde az sekteye uğrarlar
ama bir takım senin bu düzenini yıkabilecek seviyede oynadığında cebinden
değişik bir taktik çıkması zaruri.
-İşin taraftar boyutu: Geçen seneye en çok yaklaştığımız maç
muhtemelen. Kazan ve Kuban’da salon belki daha doluydu ama aidiyet olarak ilk
defa 11/12 sezonu yakalandı, ya da en azından bana öyle geldi. İnsanlar mutlu
ayrıldı. ‘Sen sahadaki biz, biz tribündeki sen’ sloganını uzun zamandır içimizde
hissetmiyorduk, böyle bir maç ilaç oldu doğrusu.
Bu takıma güvenmek, inanmak, arkasında olmak gerek. Sezon
sonunun tohumu belki çok geç atılıyor inanın takıma kızamıyorum. Güzel günler
gelecek umarım…