-İlk çeyreğe Beşiktaş, özellikle içeriyi kullanarak, Vidmar’ı
doğru yerlerde topla buluşturarak başladı, ki zaten ana planlarının da bu
olduğunu düşünüyorum. Vidmar’ı potayla yalnız bırakmak veya onun arkadaşlarına
koridor açmasını beklemek. Ama tabii istikrarsız bir girişim oldu bu. Çünkü 2-3
hücumdan sonra uzunca süre unutuluyor veya Vidmar’ı pota altında buluşturacak
isimle beraber oynatılmıyor. Bu hatanın baş sorumlusu Erman Kunter.
-Maçın sonunda olduğu gibi başında da, daha doğrusu
genelinde Marko üzerine kurulmuş, onun pick’i kullanarak screen’den çıkması
sonucu bolca şut var. Her maç böyle sahnelere rastlıyoruz. Ki Avrupa’da bunu istikrarlı
biçimde yapabilecek ender oyunculardan birisi olduğu için ekmeğini de
yiyiyoruz. Ancak bunun da ötesinde Marko’nun penetre üstü şutu da var. Bunu
sanırım en son Fenerbahçe ile oynanan kupa finalinde görmüştük. Tepede değil
ama dipte ona hazırlanan pickler sayesinde orta mesafesi de olan Marko’nun skor
potansiyeli iyiden iyiye artabilir.
-Periyot sonunda 3 dakikadan uzun bir süre sayı atamadık,
12-17’den sonraki bölümde. Arroyo ile ilintili bir durum biraz da. Mete çok
güzel özetlemişti, Arroyo tepeye gelen uzun devrildikten sonra oraya o kadar
fazla odaklanıyor ki, dıştaki alternatifleri unutuyor demişti. Güzel sezdi, ama
biz özellikle o 3 dakikalık bölümde pick and roll’leri hep 2 kişi oynadık,
halbuki 2 kişi ile oynanan pick and roll’lerin sonucu ya stop jump-shot ya
gardın turnikesi ya da uzuna indirilen topla bitiyor. Ama 2-3’lerin cutları ve
4’ün ters taraftan tepeye çıkması ile daha fazla işler hale getirebiliriz bu
durumu. Bu şekilde de pick and roll takımı olabiliriz.
-Markoishvili’nin 2’lemesi ile (bence ucuz fauller), Efes
maçındakine benzer 3 uzuna döndük. Ama Erman Kunter’de burda coaching’i iyi
yaparak alan savunmasına döndü. Bunun avantaja dönebilmesinin yolu Macvan’ın
atacağı ilk şutu sokmasıydı, işte o zaman bizimkilere koridor açılıyor. Macvan, Efes maçında ilkini soktu, bu maçta atamadı. Bu durumda da sadece savunmada
kendine avantaj sağlıyorsun. 3 uzuna döndüğümüz andan itibaren 8 dakika da 12 sayı
bulduk ki, yine verimsizlik örneği bu durumda. Tıkandığımız dönemi iyi 5’lerle geçmedik.
Bence bu dönemi Engin-Carlos-Ender-Cenk ile geçsek daha iyi sonuç alabildirdik.
3 uzunun sonuçta tutmayacağı maçlarda olacak, rakip artık bu silahı da biliyor,
ona göre çalışıyor.
-İkinci yarı 15-1’lik bir seri var, yine iyi oynamadık belki
ama bizden daha kötü oynayan bir Beşiktaş olduğu için bu dönemi farkı iyice
açarak geçtik. Bu dönemde yine Tutku’nun bolca kenarda oturduğu bir zamanda
denk geliyor. Ergin Hocanın dediği gibi, biraz disiplinden kopmasaydık maç en
az 15 ile biterdi.
-Hack-a-Vidmar gördük 3. çeyreğin ortalarında. Bu durum ayıp
değil. Senin zaafını neden kullanmaya çalışmasın bir takım, milyon dolar
alıyorsun. Bir zahmet günde 500 şut at, 1 değil 2 kere düşün, kendini geliştir.
Sonra diğer tüm iyi özelliklerine rağmen bu şekilde anılırsın, basketbolun
nankör tarafı da bu.
-Tutku-Arroyo düellosunu son 3 dakika da olsa izlemek
inanılmaz keyif vericiydi. Hoca da Tutku’ya iyi çalışmış, zaten maç boyu da
bahsedilmiş ama Tutku’nun switch sonrası önünde açısını kaparsanız dışarı pas
verir, çünkü Ender kadar sert crossover’ları yoktur. Ama son çeyrek oynadığı
oyun tüm bu önlemlere rağmen nefisti, ligin yetenek bakımından en özel Türk
oyun kurucusu. Arroyo belki maç boyu ortaya çıkmadı ama bu anlar için
yaratılmış adam sanki. Futbolda vardır ya, maç boyu berbat oynayan bir adam 90’da
çakarsa diye tutarsın oyunda. Bunun basketboldaki karşılığı, en azından bizim
ligimizde Carlos Arroyo. 1 dakika da ürettiği 7 sayı+Marko’ya yaptığı asist ile
maçı çekti aldı.
-Ender demişken, bugün ikinci yarı top falan oynamadı. Cenk
de yine aynı şekilde, o şaşaalı sezon girişinden sonra ümit vaad eden genç
yetenek gibi oynamaya devam ediyor. Yine de dönüşü önemli, şu siktiğimin
sezonunda kadroda yer alan her oyuncudan verim almalıyız.