Takım analizine girmeden önce altta sorularımı cevaplayan Buğra Bayazit'e teşekkürlerimi iletiyorum ve iki takımın arasında yaptığı maçlara bir göz gezdirmeyle başlıyorum.
1.Maç:
Galatasaray-Tofaş (71-61)
Jamont Gordon’un oldukça eleştirildiği bir döneme denk
gelen, Engin’in uzun süre sonra ilk 5 çıktığı ve berbat oynayıp ilk çeyrek
sonundan itibaren süre almadığı bir karşılaşmaydı. Jamont Gordon’u yıl içinde
en çok beğendiğim (1/5 üçlük yüzdesine rağmen kullandığı tüm toplar mantık
dahili içindeydi ve toplam şut 8/12), yapabileceklerinin neler olduğunu
gösterdiği Tofaş maçını ‘Yeni Galatasaray Basketbol Takımı’ düzleminde
değerlendireyemeceğiz için çok ciddiye alamıyorum. Henüz vakay-ı Hawkins
yaşanmamıştı, Carlos+Manuchar’ın kadroda değildi ve Engin bizimle birlikteydi. Tofaş’ın
düzensizliğine (Burtt 3/14 şut yüzdesi) biz de uymuş, 3. çeyrek yakaladığımız seri
ile birlikte maç sonunu sıkıntı yaşamadan geçirmiştik. Takım bulduğu 71 sayının
22’sini faulden kaydetmişti. Bu da o dönemde dış atıcı eksikliğinden ve eldeki
oyuncuların birebirler sonucu çıkardığı düdüklerden kaynaklıydı.
2. Maç Tofaş-Galatasaray
(52-66)
Tofaş’ın bu seneki en düşük skorlu karşılaşması gerçekleşti
Bursa’da. Hiçbir oyuncunun devreye girmesine takım izin vermedi. Maçın başında
14-6’lık başlangıçtan sonra biraz sendeleme olsa da Galatasaray, sonraki 2
periyotta neden ligin en iyi savunma takımı olduğunu göstererek 20 dakika da
sadece 16 sayıya izin verdi. Bu ciddi bir rakam, hele ki moralli Tofaş’a karşı
olması (altta birazdan istatistiklere geçeceğim) daha da önemli kılıyor. Tofaş
cephesi Lukauskis-Kenan ile Carlos’a bunaltıcı baskı yaptılar ancak o dönemin
en formda isimlerinden Engin Atsür’ün Carlos ile rolleri değişmesi sonucunda bu
durum da ciddi bir sıkıntı yaratmadı. Arroyo'da düzenden çıkmayıp takım arkadaşlarına nefis servis yaptı. Elonu’nun olmamasının Tofaş pota
altı savunmasını ciddi şekilde etkilediğini de söylemek gerek. Galatasaray çok
iyi şut yüzdelerine sahip değildi ancak 17 maçlık seride doğru hücum ettiği maçlardan
biri oldu ve son çeyreğe 18 sayıyla girilen maçı rahat şekilde kazandığını
söylemek yanlış olmaz.
TOFAŞ NASIL BİR
TAKIM?
Şimdi iki takım arasındaki maçları değerlendirdiysek biraz
Tofaş’tan bahsedelim. Tofaş’ı öncelikle B.Ö ve B.S olarak değerlendirmek gerek.
B’ öznesi de: Burtt’ten geliyor. Burtt, yetenekli ancak Halil Üner’in dediği
gibi ‘Sadece streetball oynanacakgiller’den. O varken, hücum süresinin 15
saniyesinde ona bağlı kalan ve top paylaşımı minumum düzeyde, uzunları devreye
sokamayan, düzensiz ve dağınık bir Tofaş izledik. Ancak ligin 16. haftasında oynanan Tofaş’ın Erdemir’e kaybettiği maç sonrası gönderilen Burtt ile birlikte grafiği sürekli yukarıyı işaret eden bir
takım geldi. Bunun yabancı transferi olmadan gerçekleşmesi ve yönetimin 18
yaşındaki –bana göre- süper yıldız adayı, Milli Takım’ın gelecekteki en oyun
kurucu pozisyonunun 10 sene boyunca sahibi olacak Kenan Sipahi ile olması
işleri onlar adına daha olumlu yapıyor.
Burtt’un maç başına 16 sayı bulmasına rağmen takım içindeki
olumsuzluğuna yaptığı katkıyı özetleyecek kritik bir istatistik koyuyorum.
Burtt ile Tofaş çıktığı 16 maçta 11.5 asist ortalaması yakalarken, hemen
ardından Kenan’ın dümeni devralmasıyla Tofaş 14 maçta asist ortalamasını 16.5’a
yükseltti ve izlediğim kadarıyla tüm maçlarda da sakin, haddini bilen bir takım
ortaya çıktı. Can Altıntığ’ın hem hücumda, hem de savunmadaki rolü arttı,
uzunlar daha dengeli kullanılmaya, hücum setleri Burtt’le olduğu gibi birebir
üzerinden dönmemeye başladı. Elonu ve Ruzic’in istatistiklerine de bakarsak bu
gerçek doğrulanacaktır. Koç Ahmet Çakı’nın bu sene Samet’i kullanmaması, sezona
yanlış guard ile başlaması ona bolca eksi yazdırsa da, 2. yarıda yaptıkları
çıkışta onun da payı olduğunu kabul etmek gerek.
Galatasaray maçından önce oynadığı 4 maçta (Bunların
arasında Banvit ve Fenerbahçe’de vardı, ikisini de yenerek koltuğu bize teslim
ettiler, onlara ayrıca teşekkürler) ortalama 81 sayı bularak bizim karşımıza
çıkan Tofaş, ligin en az sayısını ve Burtt gittikten sonra oynadığı maçlarda en
az asist (11) bulduğu karşılaşmayı çıkardı. Bu yüzden üstte de değindiğim gibi o
dönem Tofaş oldukça formdaydı ve onları bu istatistiklerde kalmayı zorlayarak normal
bir maçtan daha fazlasını kazandığımızı düşünüyorum. Şimdi kilit oyunculara
geçelim:
Kenan Sipahi: A
Takım seviyesinde en fazla süre bulmuş, takımına hücumda liderlik yapmış ligin
tek genç oyuncusu. 95 doğumlu da olsa,
93 doğumlu da olsa sahip olduğu potansiyel cidden hayvani boyutta. İlerde bir
Theo Papaloukas veya muadili bir oyuncu olmaması için ya sakatlık (Allah
korusun) ya da parayı bulup kafayı tozutması lazım. İkili oyun konusunda şu
yaşında bile uzman ancak savunmada uzun kollarının etkisini henüz kullanmayı
tam öğrenemedi. Şutu şimdilik vasat seviyede. Daha fazla sorumluluk alıp potaya
baktığı takdirde 1-2 sene sonra Euroleague takımlarının bile 1. oyun kurucusu
olabilir. Galatasaray yerinde olsam hiç düşünmeden 1.5 milyon Euro bonservis
öderim.
Can Altıntığ: Sezon
başında Ahmet Çakı’nın istemediği, ancak 2. yarıdaki çıkışta belki de en büyük
pay sahibi olan oyuncu Can. Tam büyük takım yardımcı oyuncusu potansiyeli
taşıdığı için onun da seneye Beşiktaş/Banvit gibi takımlar ile kendini
ölçmesini bekliyorum. Savunma konusunda bir uzman. Ligin en iyi kısa savucularından
demem sanırım yanlış olmaz. Hücumda hangi özelliği ön plana çıkar sorusuna
cevap vermek oldukça güç, hiçbir özelliği ile sivrilmiyor ama takımı eksik
oynatmıyor, herşeyden azar azar yapıyor. İnanç ile birlikte sahip olduğu
all-around özelliği onu Türkiye’deki yerli oyuncu piyasasında değerli bir parça yapmasına
yeter de artar. Marko üzerindeki savunması serinin kilit eşleşmelerinden
olacaktır.
Tomislav Ruzic:
2003-2004 yılındaki Beşiktaş macerasından sonra onu uzun süre izleyemedik. Jovo
Stonojevic ile birlikte lige erken gelmemesinden dolayı en üzüldüğüm
oyunculardandır. Tam bir hücum silahı. Alçak post, yüksek post, üç sayı her
şekilde sayı çıkartabiliyor. Burtt’un gidişinin yaradığı isimlerden o da. Daha
fazla sorumluluk almaya ve bunun hakkını vermeye başladı. Çok zeki olduğundan baseline
setlerinde veya yardım savunmasında boş adamı bulması onun için hiç zor değil. 34
yaşında olduğundan ve üst düzey takımlara karşı gücünü maksimum kullanacak bir
rotasyonda oynamamasından dolayı bunları Galatasaray’a karşı çok
yapamayacaktır. Yine de sahadaki varlığı diğer oyuncuların işlerini
kolaylaştırıyor.
SERİ ÖNCESİ
GALATASARAY
İlk turda Erdemir ile eşleşmeyi, ligi takip eden her
Galatasaraylı isterdi. Belki Henderson’un kaset skandalı olmasaydı ilk turda
rakip onlardı. Neyse konuya dönelim. Arroyo’nun takıma katıldığı andan itibaren
ligde yenilmeyen (17/17) Galatasaray; camiası, taraftarı, koçu ve oyuncularla 23
yıllık hasreti dindirmek için play-offlara full konsantrasyon giriyor. Galatasaray,
stuff’dan, en az süre alan oyuncuya kadar oldukça formda ve onları durdurmak
için ‘İyi bir takım’dan daha fazlasına ihtiyaç var. Sezon başında Jamont-Henry-David
üçlüsüyle oyun sistemi bireysel yeteneklere kalmış takımdan, Carlos ve Manuchar’ın
katılımıyla pick and roll sayısının arttığı, setlerin daha fazla uygulandığı ve
tıkandığı anlarda Avrupa’nın en iyi kilit açıcılarından biri olan Carlos Arroyo’ya
sahip bir takımdan bahsediyoruz. Macvan&Jamont’un sezonun son dönemlerini
sakatlık-formsuzluk gibi etkenlerle iyi geçirmemiş olmalarına rağmen onlar için
de bu seri kendi ritimlerini yakalamak açısından önemli olacak. Teknik olarak müthiş
bir dönem geçiren Galatasaray açısından tek handikap, 25 Nisan’dan beri ciddi
bir takıma karşı oynamaması ve 5 Mayıs’tan beri resmi hazırlık maçına çıkmamış
olması. (Pazartesi günü TED hazırlık maçı oynandı ancak ne kadar sert bir
havada geçtiği meçhul)
Aslında eşleşmelere de değinmek istiyordum ancak basketbolun
dinamik bir spor olması ve 12 kişinin en az 8-9’unun ciddi süreler alarak
birden fazla pozisyonda oynamasından dolayı bunu yapmak ne kadar doğru olur
bilemedim.
TAHMİN
Tofaş, Fenerbahçe&Banvit gibi takımlara karşı daha
yukarıda bitirseydi kesinlikle 1 maç alabilecek şansı olurdu. Ancak kağıt
üzerinde Galatasaray’a karşı işlemeyecek bir durum olarak gözüküyor.
2-0 Galatasaray.
Şimdi Buğra'nın sorularıma verdiği cevaplara gelelim, tekrardan teşekkürler.
Seri öncesi iki takımında bir değerlendirmesini alabilir miyiz?
Geçen sezondan kalan bir eşleşme Galatasaray - Tofaş. Yine 1/8 eşleşmişlerdi ve 3. maça gidebileceğini düşünüyordum ki içeride yine kök söktürmüştü Tofaş ama galibiyete yetmemişti. İki takım için çok şey değişmiş durumda şu an. Galatasaray'da geçen sezonki yapıdan eser yok, bunun yanında bu yapının büyük bir kısmı da sakatlık-olaylar-şanssızlık gibi sebeplerden ötürü aktif olamayacak. Sezon içinde bu yüzden sürekli bir strateji değişimine maruz kalmış olmalarına rağmen gidişatı bozmamayı başarmaları büyük iş açıkçası. Yer yer Macvan'ın 3'e kayması dışında rotasyonda da sorun gözükmüyor. Bahsettiğim gibi, tüm değişkenlere rağmen Ergin hoca takımı rayında tutmayı başardı. Tofaş'ta sezon içinde kimlik arayışını tamamlayamadı bir türlü. Ha oldu ha olacak derken zar zor Play-Off'a kapak atsalar da pek tehlike teşkil etmiyorlar şu an için. Eldeki malzeme buranın çok daha üzerinde bir potansiyele sahip ama bir şeyler eksik kalıyor hep.
İki takımın birbirine artıları ve eksileri neler?
Şimdi Buğra'nın sorularıma verdiği cevaplara gelelim, tekrardan teşekkürler.
Seri öncesi iki takımında bir değerlendirmesini alabilir miyiz?
Geçen sezondan kalan bir eşleşme Galatasaray - Tofaş. Yine 1/8 eşleşmişlerdi ve 3. maça gidebileceğini düşünüyordum ki içeride yine kök söktürmüştü Tofaş ama galibiyete yetmemişti. İki takım için çok şey değişmiş durumda şu an. Galatasaray'da geçen sezonki yapıdan eser yok, bunun yanında bu yapının büyük bir kısmı da sakatlık-olaylar-şanssızlık gibi sebeplerden ötürü aktif olamayacak. Sezon içinde bu yüzden sürekli bir strateji değişimine maruz kalmış olmalarına rağmen gidişatı bozmamayı başarmaları büyük iş açıkçası. Yer yer Macvan'ın 3'e kayması dışında rotasyonda da sorun gözükmüyor. Bahsettiğim gibi, tüm değişkenlere rağmen Ergin hoca takımı rayında tutmayı başardı. Tofaş'ta sezon içinde kimlik arayışını tamamlayamadı bir türlü. Ha oldu ha olacak derken zar zor Play-Off'a kapak atsalar da pek tehlike teşkil etmiyorlar şu an için. Eldeki malzeme buranın çok daha üzerinde bir potansiyele sahip ama bir şeyler eksik kalıyor hep.
İki takımın birbirine artıları ve eksileri neler?
Tofaş'ta Kenan gittikçe süre alsa da, çok daha hareketli
olan guard'lara (Galatasaray'daki örnek Arroyo - Ender, misal) karşı zaafından
kendi de bahsetmişti. Bunun seride çok önem arz ettiği ortada. Tofaş, skor
olarak da forvetler açısından fazla sistem içinde boğuluyor. Austin Nichols'ın
nadir sivrilmeleri hariç, Lukauskis de hala takım içindeki yerini arıyor.
Tofaş'ın dış rotasyonunda büyük iş savunma ağırlıklı olacak gibi duruyor,
nitekim Markoishvili her şeye rağmen skor üretmeye pek kararlı gözüküyor.
Cenk'in bu seneki çıkışını da düşünürek tezimi kuvvetlendirebileceğimi
umuyorum.
Boyalı alanda meydan savaşı beklentim var açıkçası. Burtt'ün
gidişinden itibaren Tofaş'ta top daha da dolaşmaya başladı, hatta Ruzic'e
gelecek kadar. İçeriden dışarıdan rahat skor üretebilmesi, Heytvelt'in iyi
gününe denk gelmesiyle birleşirse tehlike yaratabilir. Diğer taraftan Elonu'nun
dakikaları son dönem düşmüş durumda, yine de çemberi korumak için ona çok
ihtiyaç duyacaklardır. N'Dong da sezon sonunu sakatlığı nedeniyle pas geçmişti,
nasıl döneceği biraz belirleyici olacak. Macvan'ın spacing getirisi yanındaki
savunma handikapı ayrı bir etken.
Seri nasıl biter?
Geçen sezon Tofaş'ın, Mahmuti'nin Galatasaray'ına bir
sürpriz yapabileceğini düşünmüştüm hep. Bu sezon makas daha da açılmış durumda.
Ne oynadığını çok iyi bilen son model Galatasaray'a karşı hala sistemi
oturmamış Tofaş'ın pek şansı yok gibi. 2-0.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder