28 Mayıs 2013 Salı

Galatasaray-Pınar Karşıyaka | İlk 2 Maç İncelemesi


Uzun yıllar sonra ilk defa finale bu kadar yakın takım. Güç bela durum 2-0'a getirildi. Toz pembe bir tablo olmadığı herkes tarafından açık ama şu 2. maçın alınması finali getirdi. 

Ufuk Sarıca'ya değinip maçlara geçelim. Demeçlerine bir yana bırakırsak, bu sene zaten enfes bir sezon geçiriyordu, bu seride ise nirvana yaptı bana göre. İki maçta da şu Galatasaray takımına olabilecek her türlü önlemi almış. Hakkını vermek gerek, gösterdiği potansiyel, kadro mühendisliği ve oyuna müdahaleleri ile bu sene Orhun Ene'nin önüne geçmiş durumda benim için. 2 maçta da çok etkilendim ondan. Büyük takım çalıştırma fırsatı yine eline gelecektir, daha tecrübeli olacağı için Efes macerası gibi olacağını sanmıyorum.

Şimdi ilk maça geçelim;




İlk periyod başlangıcı için tanımlanabilecek en güzel kelime: Kusursuz. Hücumda adam adama savunmaya karşı yüksek pick and roll oynadık. Jamont Gordon-Dixon eşleşmesini hem hücum hem savunmada gördük ve ilk maç için ağır basan taraf Gordon oldu. Hücumda Dixon’un arkasında kaldığında post-up, pick sonrası önünde Ümit kaldığında ise penetreyle oyunun her iki yönünü de doğru okudu. Takım savunmada switch yaparken, 4 numaradan Ümit ile oyun kuran Karşıyaka’ya bizim 4 numaralarımız alan bırakmadan onların oyununun akışını engelledi ve onların set temposunu oldukça aşağı çektik. İstatistik üzerinden gidecek olursak da Ümit Sonkol, kullandığı 5 atışın 4’ünde el görürken, tek isabetinde savunmanın konsantrasyon hatasını dribbling üzerinden bıraktığı göz yaşı damlası ile buldu. Onun savunmasından inanılmaz memnunum çünkü hücum ondan başlıyor.

İlk çeyrekle ilgili bahsedilmesi gereken diğer noktalar ise Karşıyaka 2 kısanın bizim top getiren kısamıza göstermelik yaptığı pres ve pick and roll savunamaması var. Bizim 1-5 veya 2-5 pozisyonundaki oyuncularımızın daha yüksekte oynadığı pick and roll’ler sayesinde Karşıyaka’nın 4 numarası pota altını savunmak için yukarıya çıkamıyor ve bizim 4 numaramız rahat şut imkanı buluyor. Dudley’in bu maçta şut sokamaması spacing açısından negatif olsa da yer yer faydalandığımız dönemler oldu. (Macvan’ın ilk çeyrek sonunda bulduğu üçlük bu hücumun aynısı)

İkinci çeyrekte zone savunmaya dönen Karşıyaka’ya verimli hücumlar olmasa da boş atışlar bulduk. 2 pas veya ekstra 3 pasın sonunda olması farketmez. Maçın genelinde 29 üçlük kullandık ve bunların 12’si bu dönemde geldi. Bunların da 8-9’u boş pozisyonlarda. İsabet oranın düşüklüğü kapının kapanmasını etkiledi. Burada kritik bir an var: Skor 33-17 olduğunda Galatasaray, 3-2 hücuma çıkıyor ve değerlendirse 18’e çıkacak olan farkı, beceriksizlik sonrası yaptığı top kaybıyla Diebler’dan üçlük yiyiyor. Akabinde tamamı transition’dan buldukları 8-0 seri gelip Ataman’a mola aldırılıyor. Aslında Karşıyaka da set hücumunda başarılı değildi. Evren’in çift uzunu çağırarak double pick istemesi akabinde Aminu’nun içeriyi, Ümit’in dışarıya çıkma planı, Galatasaray pas kanallarının hızlı açılıp kapanabilmesinden dolayı işe yaramadı.
Thomas oyundayken ve Karşıyaka zone savunma yaparken onun tarafından Fenerbahçe’nin yaptığı gibi pick and roll oynaması denenmedi çünkü o anlarda Thomas’ın önündeki oyuncu İzmir’de olduğu gibi Dixon değil Evren’di. Hücumda ise Thomas’a alçak post’ta inen toplar sonunda Galatasaray hemen ikili hatta üçlü sıkıştırmalar uyguladı ve Thomas’ın pasör oyununun azlığından ötürü buna cevap aldı. Thomas sadece pick sonrası attığı veya post-up’ta geriye çekilerek attığı şutlarda isabet buldu.



İkinci yarının başında soyunma odasından 3 tane Aminu’dan buldukları ikili oyun ile döndüler. Hem oyun konsantrasyonu, hem de Furkan’ın Aminu’nun yüzü dönük oyununa karşılık cevap verememesinden kaynaklandı. Maçı izlerken farkettim, Aminu bulduğu 10 sayının tamamını match-up’ı Furkan’ken buldu. Rotasyonu N’dong’un da yüzü dönük oyunda ona karşı dezavantajları var ancak koruması gereken mesafe ve tecrübe ile bunu dengeledi. Hem önünde hem arkasında olabilecek en iyi şekilde durdu.

Şimdi gelelim hücumun asıl verimsiz olmasına. Karşıyaka’nın ortaya Diebler’ı çekip eşleşmeli alan savunmasına. Bizi kendi silahımızla vurdular diyebiliriz aslında. Bu tip savunmanın karşı takım adına en büyük dezavantajı rakip point-guard’ın kafasını karıştırmasıdır. Biz de bu tuzağa düştük. Diebler Arroyo’ya hareket alanı bırakıyor ancak içeriye penetre edeceği anda hemen yardımlar geliyor ve savunma Arroyo’nun başında bitiyor. Adam adam savunmada ise Aminu’nun mobilitesini kullanıp ikili sıkıştırmayı bu sefer mesafeleri koruyarak yapıyor ve seti öldürüyor. Ama iş zora geldiğinde güvenilebilecek el sayısının Galatasaray’da daha fazla olması sebebiyle el üstü şutları sokabilen kısalar maçın zora girmesini önleyip maçı Galatasaray’a kazandırıyor.

Maçta bahsedilecek diğer şeylere bakalım:

-Öncelikle Macvan’ın geldiğinden bu yana istatistiksel olarak olmasa da en verimli oynadığı maçlardan bir tanesi. 3 attı, 2 cross pasa el soktu, hücum ribosu kovaladı veya penetre edip faul aldırdı. Tamam bunlardan çok yapmadı ama oyunda kaldığı müddette maksimumu verdi.

-Bobby Dixon, Jamont Gordon savunmasından kurtulduğu anlarda üçlükler yolladı ancak maç geneline bakarsak o da Arroyo gibi pek oyunun içine dahil olamadı. Jamont Gordon’un altını 50 kez çizmek lazım ben onu ilk maçta inanılmaz çok beğendim. Herkes hücumuna odaklanmış olabilir ama savunmasıyla Karşıyaka beyinlerinden bir tanesini oyuna sokmadı resmen.

-Hızlı hücumlarda sıkıntı yaşadık. 3’e 1, 3’e 2 veya 2’ye 1 geldiğimiz anlarda beceriksizliklerden ötürü topları çok yüzdeli değerlendiremedik. Tempoyu arttırdığımız anlarda bu bizim avantajımız olacaktı ancak hem bunları değerlendiremeyip hem de savunmada eksik adamla yakalanınca bu durum bizim potamıza sayı olarak döndü.

-Maçta da dikkatimi çeken şeylerden birisi, ilk 3 periyotta Karşıyaka faul haklarını 5 dakika geçmeden doldurdu. Ancak buna rağmen potaya gidişlerimiz sınırlı sayıda kaldı. Kenar yönetiminin bu durumdan istifade sahaya uyarması ve temas almamızı söylemesini beklerdim.

Galatasaray-Pınar Karşıyaka İkinci Maç




İlk maça göre değişiklikler takımların hem oyuncu bazlı hem de taktik bazlı değişiklikler olduğunu gördük. Karşıyaka’dan başlayalım. İlk maçta Caner-Evren ile başlamasının Karşıyaka’ya şut handikapı yaratacağı barizdi, bu yüzden ilk 5’e Diebler alındı. Galatasaray’da ilk maçta Aminu’dan yediği 10 sayının tamamının Furkan üzerinden gelmesi sebebiyle ve boyalı bölgeden gelen sayıların azlığı nedeniyle N’dong’u ilk 5’e aldı. Karşıyaka adına bu plan işe yarayabilirdi aslında ama Ataman ilk maçta diplerdeki screenleri kullanarak gelen sayıların üzerine artık adam değişmeyi önerdi ve bu plan tuttu. 1’den 4 numaraya kadar perdeyi kullanarak çıkan oyuncuların üzerinde sürekli el vardı ve bu Karşıyaka’nın beklemediği bir hamle oldu. Öyle ki bu sayede tam 4 şut air-ball olarak atıldı.

İlk maçta Jamont Gordon’un üzerine Dixon’u veren Karşıyaka düelloyu kaybeden taraftı. Dixon bu maç Arroyo’yu aldı ve diğer kısa savunucuların Dixon’a göre hem daha size’lı hem daha savunmacı olmaları Jamont’un ilk maçtaki üretkenliğini bu maçta gösterememesine neden oldu.

Karşıyaka’nın planları bunla bitmedi. Ersin’in ilk maçta 2/9 atmasının ardından Ümit-Thomas gibi 4 numaralar artık bizim 4 numaralarımıza çıkmamaya başladı. Dudley bu kadar boş kalınca peynir ekmek gibi attığı şutlarda üzerinde bir gerginlik oluştu ve ilk maç da olduğu gibi yine isabet anlamında sınıfta kaldı. Ersin’in rotasyonu ya 9. dakikadan sonra ya da 2. çeyreğin başında oluyor. Ama bu gerginlik takıma kötü yansıyacağı için Macvan 5. dakika da oyuna girdi.

Evren’in bu kadar ekstra başlaması sanırım Karşıyaka dahil herkesi şaşırtmıştır. Onun adamı Cenk maalesef hem şutuna çıkamadı, hem 3 faul aldı, hem de penetrelerine müdahale edemedi. 7 sayıyla başlangıç Karşıyaka için fazlasıyla bonus oldu. Sahada 4 yabancı olacağı için N’dong’dan fedakarlık yapmak zorunda kaldık.



8. dakika itibariyle yine eşleşmeli alan savunmasına döndüler ama Macvan’ın ilk üçlüğünü sokması spacing anlamında onları bu kozdan erken döndürdü. Devam etseler onların lehine olacaktı ama niye bilmiyorum 2 hücumdan sonra iptal ettiler bunu.

Karşıyaka’nın ilk maçta transition’dan bulduğu sayılar bu maçta minumuma indirildi, iş olabildiğince yarı sahaya yıkılmaya çalışıldı. İkinci çeyrek Diebler’dan gelen 5 sayıyla başlasa da periyot skoru 19-4. Peki bunun gerçekleşme nedenlerine bakalım. Karşıyaka’nın hızlı hücumlarını kesmek ve hücumda onları pick and roll oynatmamak ilk savunmamız olsun. Hücumda neler yaptık? Hiçbir şey. Yine el üstü toplar ya da sadece Markoishvili’yi çıkarttığımız set dışında hiçbir şey yapmadık. Tamamen inancın göstergesi bu durum. 15 dakika da 14-1 hücum ribaundu farkı da bunu açıklıyor. Kısalar, uzunlar kenar yönetim, taraftar hep birlikte hücum ribaunduna girdi ve bunun meyvesi toplandı.

İkinci yarıya da aynı istekle başlandı, fark 13’e kadar çıktı ama bu sefer şutlar girmedi. Karşıyaka bizim yaratıcılığımızı yok etti. Geri dönüşlerine yağ süren Dixon’un tamamen bireysel oyunu ve savunmada baskıları. Biz ne yaptık? Jamont ve Arroyo ile 11-0’lık seri döneminde sürekli el üstü denedik. Top uzunlara Ersin sayesinde 1 kere indi. (Furkan’ın smacı)

Momentum Karşıyaka’ya geçmişken karşılıklı teknik faul, Evren’in uzatması ve Sarıca’nın bilerek itirazları sebebiyle (bilerek olduğu inanılmaz açıktı, çünkü geri dönüş için bir kıvılcıma daha ihtiyaç vardı) farkın 9’a dayandığını ve maçın artık kopmak üzere olduğunu gören biz maalesef oyundan düştük. Match-up sorunu için 4 kısaya döndük ve bu kadar kısır geçen maçta oradan 4 sayı yedik. Cenk pick and roll oynatıcısı Evren’i savundu ve pick’lerin üstünden geçmeye çalışınca Evren bol penetre etme imkanı buldu. Serbest atışları soksalar belki maçı kazanacaklardı ama maçın sonunda uzunları 2 kere daha hatırlayınca (Dudley-N’dong’dan gelen sayılar) o üstünlüğü maç sonuna kadar koruyup kazanmayı bildik.

Konuşulması gereken diğer şeyler:

-Öncelikle Erwin Dudley. Onun üstündeki baskıyı atması ve bizim hücum planlarımızı aktif haline getirmesi için kesinlikle şut sokması şart. Şu seride 4/17 değil de 10/17 sokmuş olsaydı eğer serinin 1 numaralı yıldızı oydu. Buna rağmen 2 maçta takımın en çok asist yapan oyuncusu olması (Toplam 26 asistin 9’u ona ait) hak ettiği değeri gösteriyor.

-Bobby Dixon. Herkes Carlos Arroyo’nun geri planda olduğundan ve Karşıyaka’nın ona ne kadar iyi önlem aldığından bahsediyor, burası kesinlikle doğru. Ama Dixon’un 80 dakikalık maçın sadece 9-10 dakika sahne alması Ergin Ataman’ın ona karşı takımını ne kadar iyi hazırladığıyla alakalı. Karşıyaka’ya bu sene tek yenilgisini İzmir’de alan Galatasaray o maçta Dixon’dan 27 sayı yemişti.

4 yorum:

HotSauce21 dedi ki...

Öncelikle eline sağlık, maçları çok güzel analiz etmişsin ancak katılmadığım tek nokta Ufuk Sarıca'nın kadro mimarisindeki başarı konusu. Takımdaki 5 numaraları Bora Hun Paçun ve sırtı dönük en ufak bir tehdidi olmayan Aminu olan kadroyu görünce o kadroyu kuran kişiye başarılı diyemiyorum maalesef. Evet oyuna etkisi, rakip analizi, elindeki oyuncuların potansiyelini ortaya çıkarma ve taktik konularda oldukça başarılı olsada sırtı dönük oyun anlamında 4 no oynayan Thomas dışında alternatifi olmayan takımın defoları en kritik noktalarda ortaya çıkıyor haliyle, tıpkı Eurochallenge finali gibi! Tabi Bora'ya nası kaldılar onuda iyi irdelemek lazım... İlkan'ın transfer döneminde Murat Özyer ve benzeri sığır yöneticilerin hataları kadar KSK'nin de İlkan'ı FB'ye göndermek için çabaları ve bunun sonucundan henüz 1 hafta önce FB ile anlaştığı söylenen Bora'nın soluğu KSK'de alması zaten yapılan pis işlerin çok güzel kanıtı olurken, KSK tarafının sezon boyunca GS camiasına yönelik nefret hareketlerinin de alt yapısını oluşturmaktaydı. Serinin İzmir'de oynanacak maçlarının ilki öncesi GS takımını taşıyan otobüse yapılan saldırı da zaten yaşanacaklar için güzel bi preview oldu...

Unknown dedi ki...

Abi yorumun için çok teşekkürler. bora'nın transferi konusunda seninle hem fikir olmama rağmen böyle bir durum olduysa eğer iplerin tamamı ufuk sarıca'nın elinde değil demektir. Back-up 5 olarak diğer takımlara göz gezdirdim ve aklıma hüseyin beşok'tan başka sağlam 5 yedeği gelmedi. Onun yaşı ve seviyesi malum. Ben Bora'ya kesinlikle Hüseyin'i tercih ederim ama yabancı sınırlamasının olduğu ligde yedek 5 numaranı sağlam seçemiyorsun haliyle.

Thomas konusunda ise, eğer hızlı ve transition düşünen takım yaratmak istiyorsan elinde post oynayan uzunlardan sayıca çok olmasına gerek yok. Thomas iki seriyi kötü geçiriyor olabilir ama biraz sakatlık ile de alakalı bu durum. Bora -kötü oyuncu olsa da- az çok post yapabiliyor. Kısa rotasyonundan da Caner'i kullanıyorlar.

Bu arada yorumu yazarken geldi aklıma, üstü hiç silmeyeyim dedim. Belki Mutlu olabilirdi 5 yedeği. Hem post oyununu hem de back-up'ı hallederiz :)

HotSauce21 dedi ki...

Ben Thomas'ı beğeniyorum, hatta üstteki yorumum da onu anlatmaya çalışmıştım, yani takımda post-up oynayabilen tek ismin Thomas olduğunu. Aminu uçan kaçan bi aarkadaş ama iq anlamında Asım Pars'tan hallice olduğu için transition offense dışında hücumda nerdeyse sıfır katkısı olması kadro kurulurken yapılan bi hata bana göre. Tamam kimse Jovo gibi bi pota altı beklemiyo ama gerek Bora gerek Aminu'nun sırtı dönük skor potansiyellerinin Caner+Evren seviyesinde olması en kritik yerde rakiplerin fişi çekmesinde kritik rol aldı bana göre.

Unknown dedi ki...

aminu'nun pick and roll sonrası mobilitesi sayesinde nefis devrilen bir olması muazzam özellik, orta mesafe de sokabiliyor. belki ara ara diebler'ı 6. yabancı olarak kullanıp sanders yerine bir uzun alabilirlerdi ama ümit sonkol'un sahada kalması da onlar adına kritik.

thomas hem 4 hem 5 yedekleyicisi olarak nefis katkı veriyor ama dış şutör olarak maxim gelmişken bazı maçlarda diebler yerine 5 numara gelebilirdi.

aslında bilemiyorum ya, ihtimaller var tabii ama şimdiki sistemin oynatmak istediği takım için güzel kurulduğunu düşünüyorum ben.