Uzun yıllar sonra ilk defa finale bu kadar yakın takım. Güç bela durum 2-0'a getirildi. Toz pembe bir tablo olmadığı herkes tarafından açık ama şu 2. maçın alınması finali getirdi.
Ufuk Sarıca'ya değinip maçlara geçelim. Demeçlerine bir yana bırakırsak, bu sene zaten enfes bir sezon geçiriyordu, bu seride ise nirvana yaptı bana göre. İki maçta da şu Galatasaray takımına olabilecek her türlü önlemi almış. Hakkını vermek gerek, gösterdiği potansiyel, kadro mühendisliği ve oyuna müdahaleleri ile bu sene Orhun Ene'nin önüne geçmiş durumda benim için. 2 maçta da çok etkilendim ondan. Büyük takım çalıştırma fırsatı yine eline gelecektir, daha tecrübeli olacağı için Efes macerası gibi olacağını sanmıyorum.
Şimdi ilk maça geçelim;
İlk periyod
başlangıcı için tanımlanabilecek en güzel kelime: Kusursuz. Hücumda adam adama
savunmaya karşı yüksek pick and roll oynadık. Jamont Gordon-Dixon eşleşmesini
hem hücum hem savunmada gördük ve ilk maç için ağır basan taraf Gordon oldu.
Hücumda Dixon’un arkasında kaldığında post-up, pick sonrası önünde Ümit
kaldığında ise penetreyle oyunun her iki yönünü de doğru okudu. Takım savunmada
switch yaparken, 4 numaradan Ümit ile oyun kuran Karşıyaka’ya bizim 4
numaralarımız alan bırakmadan onların oyununun akışını engelledi ve onların set
temposunu oldukça aşağı çektik. İstatistik üzerinden gidecek olursak da Ümit
Sonkol, kullandığı 5 atışın 4’ünde el görürken, tek isabetinde savunmanın
konsantrasyon hatasını dribbling üzerinden bıraktığı göz yaşı damlası ile
buldu. Onun savunmasından inanılmaz memnunum çünkü hücum ondan başlıyor.
İlk çeyrekle
ilgili bahsedilmesi gereken diğer noktalar ise Karşıyaka 2 kısanın bizim top
getiren kısamıza göstermelik yaptığı pres ve pick and roll savunamaması var.
Bizim 1-5 veya 2-5 pozisyonundaki oyuncularımızın daha yüksekte oynadığı pick
and roll’ler sayesinde Karşıyaka’nın 4 numarası pota altını savunmak için
yukarıya çıkamıyor ve bizim 4 numaramız rahat şut imkanı buluyor. Dudley’in bu
maçta şut sokamaması spacing açısından negatif olsa da yer yer faydalandığımız
dönemler oldu. (Macvan’ın ilk çeyrek sonunda bulduğu üçlük bu hücumun aynısı)
İkinci
çeyrekte zone savunmaya dönen Karşıyaka’ya verimli hücumlar olmasa da boş
atışlar bulduk. 2 pas veya ekstra 3 pasın sonunda olması farketmez. Maçın
genelinde 29 üçlük kullandık ve bunların 12’si bu dönemde geldi. Bunların da
8-9’u boş pozisyonlarda. İsabet oranın düşüklüğü kapının kapanmasını etkiledi.
Burada kritik bir an var: Skor 33-17 olduğunda Galatasaray, 3-2 hücuma çıkıyor
ve değerlendirse 18’e çıkacak olan farkı, beceriksizlik sonrası yaptığı top
kaybıyla Diebler’dan üçlük yiyiyor. Akabinde tamamı transition’dan buldukları
8-0 seri gelip Ataman’a mola aldırılıyor. Aslında Karşıyaka da set hücumunda
başarılı değildi. Evren’in çift uzunu çağırarak double pick istemesi akabinde
Aminu’nun içeriyi, Ümit’in dışarıya çıkma planı, Galatasaray pas kanallarının
hızlı açılıp kapanabilmesinden dolayı işe yaramadı.
Thomas
oyundayken ve Karşıyaka zone savunma yaparken onun tarafından Fenerbahçe’nin
yaptığı gibi pick and roll oynaması denenmedi çünkü o anlarda Thomas’ın
önündeki oyuncu İzmir’de olduğu gibi Dixon değil Evren’di. Hücumda ise Thomas’a
alçak post’ta inen toplar sonunda Galatasaray hemen ikili hatta üçlü
sıkıştırmalar uyguladı ve Thomas’ın pasör oyununun azlığından ötürü buna cevap
aldı. Thomas sadece pick sonrası attığı veya post-up’ta geriye çekilerek attığı
şutlarda isabet buldu.
İkinci
yarının başında soyunma odasından 3 tane Aminu’dan buldukları ikili oyun ile
döndüler. Hem oyun konsantrasyonu, hem de Furkan’ın Aminu’nun yüzü dönük
oyununa karşılık cevap verememesinden kaynaklandı. Maçı izlerken farkettim,
Aminu bulduğu 10 sayının tamamını match-up’ı Furkan’ken buldu. Rotasyonu
N’dong’un da yüzü dönük oyunda ona karşı dezavantajları var ancak koruması
gereken mesafe ve tecrübe ile bunu dengeledi. Hem önünde hem arkasında
olabilecek en iyi şekilde durdu.
Şimdi
gelelim hücumun asıl verimsiz olmasına. Karşıyaka’nın ortaya Diebler’ı çekip
eşleşmeli alan savunmasına. Bizi kendi silahımızla vurdular diyebiliriz
aslında. Bu tip savunmanın karşı takım adına en büyük dezavantajı rakip
point-guard’ın kafasını karıştırmasıdır. Biz de bu tuzağa düştük. Diebler
Arroyo’ya hareket alanı bırakıyor ancak içeriye penetre edeceği anda hemen yardımlar
geliyor ve savunma Arroyo’nun başında bitiyor. Adam adam savunmada ise
Aminu’nun mobilitesini kullanıp ikili sıkıştırmayı bu sefer mesafeleri
koruyarak yapıyor ve seti öldürüyor. Ama iş zora geldiğinde güvenilebilecek el
sayısının Galatasaray’da daha fazla olması sebebiyle el üstü şutları sokabilen
kısalar maçın zora girmesini önleyip maçı Galatasaray’a kazandırıyor.
Maçta
bahsedilecek diğer şeylere bakalım:
-Öncelikle
Macvan’ın geldiğinden bu yana istatistiksel olarak olmasa da en verimli
oynadığı maçlardan bir tanesi. 3 attı, 2 cross pasa el soktu, hücum ribosu
kovaladı veya penetre edip faul aldırdı. Tamam bunlardan çok yapmadı ama oyunda
kaldığı müddette maksimumu verdi.
-Bobby
Dixon, Jamont Gordon savunmasından kurtulduğu anlarda üçlükler yolladı ancak
maç geneline bakarsak o da Arroyo gibi pek oyunun içine dahil olamadı. Jamont
Gordon’un altını 50 kez çizmek lazım ben onu ilk maçta inanılmaz çok beğendim.
Herkes hücumuna odaklanmış olabilir ama savunmasıyla Karşıyaka beyinlerinden
bir tanesini oyuna sokmadı resmen.
-Hızlı
hücumlarda sıkıntı yaşadık. 3’e 1, 3’e 2 veya 2’ye 1 geldiğimiz anlarda
beceriksizliklerden ötürü topları çok yüzdeli değerlendiremedik. Tempoyu
arttırdığımız anlarda bu bizim avantajımız olacaktı ancak hem bunları
değerlendiremeyip hem de savunmada eksik adamla yakalanınca bu durum bizim
potamıza sayı olarak döndü.
-Maçta da
dikkatimi çeken şeylerden birisi, ilk 3 periyotta Karşıyaka faul haklarını 5
dakika geçmeden doldurdu. Ancak buna rağmen potaya gidişlerimiz sınırlı sayıda
kaldı. Kenar yönetiminin bu durumdan istifade sahaya uyarması ve temas almamızı
söylemesini beklerdim.
Galatasaray-Pınar Karşıyaka İkinci Maç
İlk maça
göre değişiklikler takımların hem oyuncu bazlı hem de taktik bazlı
değişiklikler olduğunu gördük. Karşıyaka’dan başlayalım. İlk maçta Caner-Evren
ile başlamasının Karşıyaka’ya şut handikapı yaratacağı barizdi, bu yüzden ilk
5’e Diebler alındı. Galatasaray’da ilk maçta Aminu’dan yediği 10 sayının
tamamının Furkan üzerinden gelmesi sebebiyle ve boyalı bölgeden gelen sayıların
azlığı nedeniyle N’dong’u ilk 5’e aldı. Karşıyaka adına bu plan işe
yarayabilirdi aslında ama Ataman ilk maçta diplerdeki screenleri kullanarak
gelen sayıların üzerine artık adam değişmeyi önerdi ve bu plan tuttu. 1’den 4
numaraya kadar perdeyi kullanarak çıkan oyuncuların üzerinde sürekli el vardı
ve bu Karşıyaka’nın beklemediği bir hamle oldu. Öyle ki bu sayede tam 4 şut
air-ball olarak atıldı.
İlk maçta
Jamont Gordon’un üzerine Dixon’u veren Karşıyaka düelloyu kaybeden taraftı.
Dixon bu maç Arroyo’yu aldı ve diğer kısa savunucuların Dixon’a göre hem daha
size’lı hem daha savunmacı olmaları Jamont’un ilk maçtaki üretkenliğini bu
maçta gösterememesine neden oldu.
Karşıyaka’nın
planları bunla bitmedi. Ersin’in ilk maçta 2/9 atmasının ardından Ümit-Thomas
gibi 4 numaralar artık bizim 4 numaralarımıza çıkmamaya başladı. Dudley bu
kadar boş kalınca peynir ekmek gibi attığı şutlarda üzerinde bir gerginlik
oluştu ve ilk maç da olduğu gibi yine isabet anlamında sınıfta kaldı. Ersin’in
rotasyonu ya 9. dakikadan sonra ya da 2. çeyreğin başında oluyor. Ama bu
gerginlik takıma kötü yansıyacağı için Macvan 5. dakika da oyuna girdi.
Evren’in bu
kadar ekstra başlaması sanırım Karşıyaka dahil herkesi şaşırtmıştır. Onun adamı
Cenk maalesef hem şutuna çıkamadı, hem 3 faul aldı, hem de penetrelerine
müdahale edemedi. 7 sayıyla başlangıç Karşıyaka için fazlasıyla bonus oldu.
Sahada 4 yabancı olacağı için N’dong’dan fedakarlık yapmak zorunda kaldık.
8. dakika
itibariyle yine eşleşmeli alan savunmasına döndüler ama Macvan’ın ilk üçlüğünü
sokması spacing anlamında onları bu kozdan erken döndürdü. Devam etseler
onların lehine olacaktı ama niye bilmiyorum 2 hücumdan sonra iptal ettiler
bunu.
Karşıyaka’nın
ilk maçta transition’dan bulduğu sayılar bu maçta minumuma indirildi, iş
olabildiğince yarı sahaya yıkılmaya çalışıldı. İkinci çeyrek Diebler’dan gelen
5 sayıyla başlasa da periyot skoru 19-4. Peki bunun gerçekleşme nedenlerine
bakalım. Karşıyaka’nın hızlı hücumlarını kesmek ve hücumda onları pick and roll
oynatmamak ilk savunmamız olsun. Hücumda neler yaptık? Hiçbir şey. Yine el üstü
toplar ya da sadece Markoishvili’yi çıkarttığımız set dışında hiçbir şey yapmadık.
Tamamen inancın göstergesi bu durum. 15 dakika da 14-1 hücum ribaundu farkı da
bunu açıklıyor. Kısalar, uzunlar kenar yönetim, taraftar hep birlikte hücum
ribaunduna girdi ve bunun meyvesi toplandı.
İkinci
yarıya da aynı istekle başlandı, fark 13’e kadar çıktı ama bu sefer şutlar
girmedi. Karşıyaka bizim yaratıcılığımızı yok etti. Geri dönüşlerine yağ süren
Dixon’un tamamen bireysel oyunu ve savunmada baskıları. Biz ne yaptık? Jamont
ve Arroyo ile 11-0’lık seri döneminde sürekli el üstü denedik. Top uzunlara
Ersin sayesinde 1 kere indi. (Furkan’ın smacı)
Momentum
Karşıyaka’ya geçmişken karşılıklı teknik faul, Evren’in uzatması ve Sarıca’nın
bilerek itirazları sebebiyle (bilerek olduğu inanılmaz açıktı, çünkü geri dönüş
için bir kıvılcıma daha ihtiyaç vardı) farkın 9’a dayandığını ve maçın artık
kopmak üzere olduğunu gören biz maalesef oyundan düştük. Match-up sorunu için 4
kısaya döndük ve bu kadar kısır geçen maçta oradan 4 sayı yedik. Cenk pick and
roll oynatıcısı Evren’i savundu ve pick’lerin üstünden geçmeye çalışınca Evren
bol penetre etme imkanı buldu. Serbest atışları soksalar belki maçı
kazanacaklardı ama maçın sonunda uzunları 2 kere daha hatırlayınca
(Dudley-N’dong’dan gelen sayılar) o üstünlüğü maç sonuna kadar koruyup
kazanmayı bildik.
Konuşulması
gereken diğer şeyler:
-Öncelikle
Erwin Dudley. Onun üstündeki baskıyı atması ve bizim hücum planlarımızı aktif
haline getirmesi için kesinlikle şut sokması şart. Şu seride 4/17 değil de
10/17 sokmuş olsaydı eğer serinin 1 numaralı yıldızı oydu. Buna rağmen 2 maçta
takımın en çok asist yapan oyuncusu olması (Toplam 26 asistin 9’u ona ait) hak
ettiği değeri gösteriyor.
-Bobby
Dixon. Herkes Carlos Arroyo’nun geri planda olduğundan ve Karşıyaka’nın ona ne
kadar iyi önlem aldığından bahsediyor, burası kesinlikle doğru. Ama Dixon’un 80
dakikalık maçın sadece 9-10 dakika sahne alması Ergin Ataman’ın ona karşı
takımını ne kadar iyi hazırladığıyla alakalı. Karşıyaka’ya bu sene tek
yenilgisini İzmir’de alan Galatasaray o maçta Dixon’dan 27 sayı yemişti.
4 yorum:
Öncelikle eline sağlık, maçları çok güzel analiz etmişsin ancak katılmadığım tek nokta Ufuk Sarıca'nın kadro mimarisindeki başarı konusu. Takımdaki 5 numaraları Bora Hun Paçun ve sırtı dönük en ufak bir tehdidi olmayan Aminu olan kadroyu görünce o kadroyu kuran kişiye başarılı diyemiyorum maalesef. Evet oyuna etkisi, rakip analizi, elindeki oyuncuların potansiyelini ortaya çıkarma ve taktik konularda oldukça başarılı olsada sırtı dönük oyun anlamında 4 no oynayan Thomas dışında alternatifi olmayan takımın defoları en kritik noktalarda ortaya çıkıyor haliyle, tıpkı Eurochallenge finali gibi! Tabi Bora'ya nası kaldılar onuda iyi irdelemek lazım... İlkan'ın transfer döneminde Murat Özyer ve benzeri sığır yöneticilerin hataları kadar KSK'nin de İlkan'ı FB'ye göndermek için çabaları ve bunun sonucundan henüz 1 hafta önce FB ile anlaştığı söylenen Bora'nın soluğu KSK'de alması zaten yapılan pis işlerin çok güzel kanıtı olurken, KSK tarafının sezon boyunca GS camiasına yönelik nefret hareketlerinin de alt yapısını oluşturmaktaydı. Serinin İzmir'de oynanacak maçlarının ilki öncesi GS takımını taşıyan otobüse yapılan saldırı da zaten yaşanacaklar için güzel bi preview oldu...
Abi yorumun için çok teşekkürler. bora'nın transferi konusunda seninle hem fikir olmama rağmen böyle bir durum olduysa eğer iplerin tamamı ufuk sarıca'nın elinde değil demektir. Back-up 5 olarak diğer takımlara göz gezdirdim ve aklıma hüseyin beşok'tan başka sağlam 5 yedeği gelmedi. Onun yaşı ve seviyesi malum. Ben Bora'ya kesinlikle Hüseyin'i tercih ederim ama yabancı sınırlamasının olduğu ligde yedek 5 numaranı sağlam seçemiyorsun haliyle.
Thomas konusunda ise, eğer hızlı ve transition düşünen takım yaratmak istiyorsan elinde post oynayan uzunlardan sayıca çok olmasına gerek yok. Thomas iki seriyi kötü geçiriyor olabilir ama biraz sakatlık ile de alakalı bu durum. Bora -kötü oyuncu olsa da- az çok post yapabiliyor. Kısa rotasyonundan da Caner'i kullanıyorlar.
Bu arada yorumu yazarken geldi aklıma, üstü hiç silmeyeyim dedim. Belki Mutlu olabilirdi 5 yedeği. Hem post oyununu hem de back-up'ı hallederiz :)
Ben Thomas'ı beğeniyorum, hatta üstteki yorumum da onu anlatmaya çalışmıştım, yani takımda post-up oynayabilen tek ismin Thomas olduğunu. Aminu uçan kaçan bi aarkadaş ama iq anlamında Asım Pars'tan hallice olduğu için transition offense dışında hücumda nerdeyse sıfır katkısı olması kadro kurulurken yapılan bi hata bana göre. Tamam kimse Jovo gibi bi pota altı beklemiyo ama gerek Bora gerek Aminu'nun sırtı dönük skor potansiyellerinin Caner+Evren seviyesinde olması en kritik yerde rakiplerin fişi çekmesinde kritik rol aldı bana göre.
aminu'nun pick and roll sonrası mobilitesi sayesinde nefis devrilen bir olması muazzam özellik, orta mesafe de sokabiliyor. belki ara ara diebler'ı 6. yabancı olarak kullanıp sanders yerine bir uzun alabilirlerdi ama ümit sonkol'un sahada kalması da onlar adına kritik.
thomas hem 4 hem 5 yedekleyicisi olarak nefis katkı veriyor ama dış şutör olarak maxim gelmişken bazı maçlarda diebler yerine 5 numara gelebilirdi.
aslında bilemiyorum ya, ihtimaller var tabii ama şimdiki sistemin oynatmak istediği takım için güzel kurulduğunu düşünüyorum ben.
Yorum Gönder